Gelenek ve göreneklerimiz hukuki yaptırımı olmayan fakat halk arasında yapılması için zorlanan sosyal bir davranış biçimidir. Bu davranışların yapılmaması halinde halk tarafından zorlanarak yapılması için psikolojik ve toplumsal baskı oluşturulur. Kendi içinde töre kadar katı olmasa bile yaptırımı olan geleneksel davranışlar bütünüdür. Bu gelenekler ritüeldir, yani kendi içinde kutsaldır, değiştirilmesine pek müsaade edilmez. Görenekler de, geleneklerden esinlenerek yapılan davranışlar zinciridir. Örneğin Damat tıraşı bir gelenektir. Onun nasıl yapılacağı görenektir. Köyden köye küçük değişiklikler yapılabilir. Gelenek değişmeyen, görenek ise küçük değişiklikler gösteren davranış bütünlüğüdür.
Köylerimizde halen bu gelenekler sürdürülmektedir.
Edirne’nin köylerinde 1976 yılına kadar yapılan güzel bir gelenektir. İki genç kız ilkokulu bitirdikten sonra arkadaş olurlar. Bu arkadaşlık o kadar mükemmeldir ki, arkadaşlıklarını daha da kuvvetlendirmek için Aret olurlar.( Trakya’nın köylerinde buna “ARET” denir.) Aret olmak için bütün köye haber salınır, bir gün tespiti yapılır ve o güne kadar Aret olacak kızların
Babaları ve anneleri tüm hazırlıkları yaparlar. Bu hazırlıklar için de şeker, gül suyu, pirinç, et ve basmalar alırlar. Ogün gelince köyün imamını veya köyde kur’an okumasını bilen kişileri çağırırlar. Kur’an lar okunur, yemekler yenir. Genç iki kızı herkesin ortasına çağırırlar ve parmaklarından birer damla kan alınır. Parmaklar birbirlerine bitiştirilir. Bunlar artık kan kardeş olmuşlardır. Biraz zaman geçtikten sonra iki kız aynı renkte, aynı modelde elbiselerini giyerek herkesin ortasına gelirler ve burada bulunan kişilerin ellerini öperek Aret ( Ahiretlik ) olduklarını ilan ederler. Bu bir kutsal olaydır.
İki genç artık birlikte gezerler, birlikte eğlenirler, birlikte çalarlar, birlikte oynarlar. Saçlarının kesimi ya da örümü bile aynıdır. Bunlar öyle akraba olmuşlardır ki kardeşler arası ya da çocukları bile evlenemez, doğacak çocuklar da bunlara Aret ana, kocalarına da Aret baba derler. Bu yapılan olayın en görsel ve en güzel yanı kızlardan birinin evlenirken ötekinin evlenecek olana vereceği Aret çiçeğidir. Bu çiçek ya Çam dır ya da dalları bol olan bir çiçektir. Evlenecek olan kıza öteki Areti hazırlar, çok da güzel süslenir, üzerine bir paket Sigara, tespih, çakmak, emzik, çocuk başlığı, erkek çorabı, çocuk patiği, balon, cep aynası, tarak, kokulu sabun, sakız, elma, portakal, ayva, Aret çiçeğinin etrafını saracak şekilde gelin teli ve kırmızı bir grep ile örterler. Bu çiçek düğünün ikinci günü ( Cumartesi günü ) alınır, çiçeği almak için bütün köylü Aretlik kızın evine giderler, kızın evinde uzun bir süre eğlence yapılır, daha sonra Aret çiçeği ortaya çıkartılır. Köylüler bu çiçeği ağır ağır gelin’in evine götürürler, gelin çiçeği kapıda karşılar ve onu içeriye alır. Bu çiçek Pazar günü gelin’i almaya gelen gelin arabası ile birlikte damat’ın evine götürülür. Bu çiçek bir dostluğun hem de bitmeyen bir dostluğun sembolüdür. Bu olayı diğer kız evlenirken evli de olsa öteki arkadaşına aynısını yapar. Bu sembol ile birlikte çocuklar da bu kişilere ölünceye keder saygı ve sevgide kusur işlemezler. Tam bir akraba olmuşlardır. Kendi aralarında evlilik kesinlikle olmaz ve müsaade edilmez ama yaşanması gereken bu dostluklar ölmemelidir, bunlar fiilen yaşanmalıdır, kalemler de anı olarak kalmamalıdır.
Kaynak İlçe ve köyler: Süloğlu ve Lalapaşa olmak üzere Ömeroba, Süleyman Danişment, Hacı Danişment, Tatarlar, Taşlı Seymen, Domurcalı, Sarı Danişment, Kalkan Söğüt, Kara Hamza ve Çeşme köylerinden alıntılar yapılmıştır.
Kaynak kişi: Zeki DAG
Bunların dışında gelenek olarak yöremizde Damat tıraşı, Kına gecesi, Adım Çöreği töreni, Takı törenleri, Gelin kınasının yıkanması ( Cumalık ) gibi eğlencelerin yapıldığı bilinmektedir.
Canım Arzu atlandı, buna yürek katlandı
Elimden bir şey gelmez, kalbime ok saplandı.
Turnam yüksekten uçar, yüreğime dert açar
Bize ne oldu Arzu can, Arzu Kamber’den kaçar.
Ağlama Kazibem, sızlama Kazibem tellide gelinsin
Yedi seneye varmadan Kazibem, sen yine benimsin.
Söğütler altında Kazibem haşlama ocağı
Çok atardın moru ya da Kazibem, bulamadın kocayı
Ovaya gel ovaya pancar otu yolmaya,
İstiyorlar sevdiğim seni benden almaya
Ayağında çoraplar kapkara zeytin gibi,
Bırakıp gittin beni babasız yetim gibi
Drama köprüsünü bre Hasan gecemi geçtin
Ecel şerbetini bre Hasan ölmeden içtin
Anadan babadan bre Hasan nasıl vaz geçtin
At martini Debreli Hasan dağlar inlesin
Drama mahpusunda bre Hasan namın yürüsün.